Neden Hemsire.gen.tr üyesi  olmalıyım?
   
 CV bırakmak için üye olmanız gerekmektedir.
Üye Olmak İstiyorum
     Hemşire Talep Formu


Tuğba Aygül

 DUYURULAR
Web sitemiz yeni şekliyle yayına girmiştir..istek ve önerilerinizi lütfen bizimle paylaşınız..

 ANKET 
Hastalığınız Durumunda, Tedavi Olmak İçin Hangi Kurumu Tercih Edersiniz?
 özel hastaneler
 devlet hastaneleri
 ssk hastaneleri
 diğer
 bitkisel ilaçlarla hiçbirine gitmeden

 E-BÜLTEN
 E-Bültenimize mail adresinizi ekleyerek gündemi takip edebilirsiniz.
  E-Mail
 
Köşe Yazıları
  Nesime Güzel
Anasayfa
Arkadaşına Öner
Yorum Ekle
Yazdır
  Kadın sağlığı toplumsal cinsiyet ve şiddet

  Kadın sağlığı toplumsal cinsiyet ve şiddet
  Bu yazı içeriğinde toplumsal cinsiyetin ne olduğu ,bu bağlamda kadın sağlığını etkileri ve kadına yönelik şiddetle ilgisine değinilmiştir.
Cinsiyet: Kişinin kadın yada erkek olarak gösterildiği genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikleridir.(1)

Toplumsal Cinsiyet: Belirli bir kültürde kadın erkek rollerini ifade eder. Toplumsal cinsiyet kadınların ve erkeklerin kendi cinsiyetleri esas alınarak onlara atfedilen sosyal/toplumsal olarak yapılandırılmış rolleri ifade eder.

Toplumsal cinsiyette eşitlik(gender equality):Fırsatları kullanma, kaynakların ayrılması ve kullanımında, hizmetleri elde etmede bireyin cinsiyeti nedeniyle ayrımcılık olmaması yapılmamasıdır.(1)

Toplumlumsal Cinsiyette Hakkaniyet (gender equity):Kadın ve erkek arasında sorumlulukların ve kazançların dağılımında adalet ve hakkaniyet olmasıdır.(1)

Bu açıdan şu değerleri verdiğimiz de bu eşitliğin ne kadar uygulandığı daha iyi anlaşılacaktır. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar toplam iş saatlerinin %66’sını üretmekte ,bu karşılık yaratılan gelirin %10’unu ve mülkiyetin sadece %10’unu elde edebilmektedir.Demek ki karşımızda üreten ama karşılığında eşit bir yaşam hakkına sahip hakkına sahip olmayan toplumsal bir grup vardır.(2)

Öyle ki; kadın kategorisi olma erkek kategorisinde olmaya göre, kadınların kaynaklara daha az ulaşmasını ve elde etmesini haklı gösterir. Bugün dünyadaki yoksulların%70’ini kadınlar oluşturmaktadır. Yoksulluğun feminizasyonu olarak tanımlanan bu durum ,hem zengin hem fakir ülkelerde mevcuttur ve çalışma yaşamındaki kadınların eşit olmayan statülerini gösterir.(1)

Değişen yaşam koşulları kadınları ev dışında çalışmaya zorladığında da emekleri çeşitli biçimlerde denetim altında tutulabilmektedir. Kazanılan para kocaya veya babaya verilebilmektedir. Ekonomik sıkıntı geçince işten çıkarılıp, ya da aileninseçtiği işte çalışmaya zorlanabilmektedirler. Ev eksenli işlerde parça başı üretim yaparak, esnek çalışabilirler. Bu işler de genellikle düşük gelir getiren işlerdir. Kadın emeğinin üzerindeki bu denetim bir tür sömürü ilişkisidir (3).

Dünyadaki kadın veya erkek olmayı ekileyen bazı davranış kalıpları vardır. Örneğin;ev hanımlığı,öğretmenlik, hemşirelik gibi mesleklerin kadınlara has gibi görülmesi.Ev işlerinin herhangi bir ücrete tabii tutulmaması ve değersiz görülmesi kadınlarda tükenmişliğe neden olmaktadır.Yapılan araştırmalarda ev hanımlarının depresyona daha yatkın oldukları belirlenmiştir. Cinsiyetçi iş bölümü de içselleştirilmiştir. Pilot ya da cerrah denildiğinde akla genel olarak kadın gelmemekte, çünkü bu işler kadınsı bulunmamaktadır. Ancak, anaokulu öğretmeni, hemşire, hostes denildiğinde akla kadın gelir. Bu koşullanmalar kadın ve erkeklerin kendilerini konumlamaları açısından da belirleyen olduğu için, cinsiyetçi iş bölümünde onay mekanizması işlemektedir.(4)

Türkiye’de kadınları sadece bir eş ve anne olarak gören, asli görevinin ev işi
yapmak ve çocuk bakmak olduğunu düşünen ve kadını çalışma yaşamını dışında tutan geleneksel ataerkil bakış halen çok güçlüdür. Kadın istihdamının yarıdan fazlası tarımsal faaliyetlerde, haneye ait küçük işletmelerde ücretsiz aile işçisi şeklin dedir. 2003 yılında kadınların işgücüne katılma oranı %26.6’dır.

Bu oran kırsal kesimde %39, kentsel kesimde
%18.5’le son derece düşüktür (Türk-İş,
2005).

Cinsiyet ayrımcığına sağlık ,psikiyatri alanından bakarsak;psikiyatrinin de psikoterapinin de cinsiyet ayrımcılığından sabıkalı olduğunu görürüz..

Küçük bir örnek:Kontrolsüz hareketliği kontrol edebilmek mi istiyorsun ,hepten durdur hareketi!Düşüncelerin verebileceği ziyanı önlemek için,düşünemez duruma getir hastanı.Yüzlerce ilaç onlarca yöntem hep bunu amaçlamıştı. Lobotomiyi keşfeden doktora nobel’i layık gören tıp dünyası, kulak tırmalayan çığlıkları susturabilmek için mutlak sessizliği sağlamaya çalışmış;asabi ama son tahlil de sevecen bir anne olan beynin elinden çocuklarını alarak ,yaşamın karşısında ölümü kutsamıştı.Öte yandan, lobotomistlerin piri diye adlandırılan meşhur psiko cerrah Dr.Freeman, lobotomi işlemine tabi tutulmuş kadınlardan çok iyi ev hanımı olacağını iddia etmişti vaktiyle.

Beynini kullanamaz, düşünemez hale gelmek olsa olsa erkekler için bir sorun olabilirdi. Lobotomiyi bu yüzden erkeklere uygularken dikkatli olmak gerekliydi. Ama işte söz konusu kadınlar olunca daha rahat lobotomi yapılabilirdi.

Nede olsa her halikarda, ev kadını anne eş üçlemesini yerine getirmek için fazla düşünmeye gerek yoktu;sessiz sedasız hamur kıvamında.(5)

Kadın ve erkek cinsiyeti açısından eğitim alma durumuna bakacak olursak cinsiyet eşitsizliği açısından belirgin farklar vardır.

2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
(NTSA) sonuçlarına göre halen üreme çağındaki kadınların sadece %62 si İlköğretimin birinci basamağını oluşturan 5 yıllık eğitimi tamamlamıştır.

Aynı oran erkekler için %77 dir. Daha üst eğitim kademesinde kız çocuklarının eğitim alma oranı erkek çocuklarının gerisindedir. Kadınların sadece %14.2 si lise ve üzeri eğitim alırken aynı oran erkekler için %22.5 dir. Doğu bölgesinde cinsiyetler arası eğitim eşitsizliği daha da artmaktadır. Doğuda lise ve üzeri eğitim göre kadın oranı % 6.9 iken erkeklerde % 16.5 dir.(6,7)
Görüldüğü gibi eğitim alma oranında da cinsiyet arası büyük farklar vardır.
TOPLUMSAL CİNSİYET VE KADIN SAĞLIĞINA ETKİLERİ:
Toplumsal cinsiyetçi yaklaşımın kadın sağlığı üzerine etkilerine daha çok üreme sağlığı ve cinsel sağlık açısından etkilerine değinilmiştir.
Kadınların sağlık hizmetlerinden tam, eşit ve en yüksek standartlarda faydalanmalarını sağlamak, kadının insan haklarının tam olarak sağlanmasının temel koşullarından biridir. Çeşitli uluslararası ve ulusal mevzuat hükümlerinde de tarif edildiği üzere, sağlıklı olmak yalnızca hasta olmamayı değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan bütünüyle iyi olma durumunu ifade etmektedir. Kadın sağlığı; ruhsal, sosyal ve fiziksel iyiliği içermekte ve fiziksel olduğu kadar, hayatın sosyal,
politik ve ekonomik boyutu tarafından da belirlenmektedir.
Türkiye’de kadın sağlığı, doğum öncesi, doğum sırasında ve doğum sonrası bakım hizmetleri ne kadar yaygınlaştırılamaya ve yükseltilmeye çalışılsa da hala bunlarla ilgili özellikle kırsal kesimlerde ciddi sorunlar vardır.
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE)tarafından belirlenen en son Ana Ölüm Hızı,(AÖH) tahmini yüz bin canlı doğumda 100’dür.Türkiye’de 53 ilde hastane kayıtları incelenerek yapılan bir ulusal araştırmada bu değer 1998 yılı için yüzbin canlı doğumda 49 olarak bulunmuştur. Bu düzeyler Avrupa’nın 1990 düzeyleri ile karşılaştırıldığında örneğin Yunanistan da 10,Bulgaristan da 17,İsrail de 7 ve İsviçre de 6 olan anne ölüm düzeyine göre çok yüksektir.(9)
Türkiye’de yilda yaklasik 1,8 milyon gebeligin oldugu, bunlarin yaklasik onda birinin isteyerek olmak üzere beste birinin düsük ile sonlandigi ve 23.000 kadarinin ölü dogum oldugu 2003 yilinda yapilan Türkiye Nüfus ve Saglik Arastirmasi (TNSA-2003) sonuçlari ile ortaya konmustur.(12)
Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de anne ölüm nedenleri arasında ilk üç sırayı kanama (%33),gebelik hipertansiyonu(%20) ve enfeksiyon (%14)almaktadır. Bu durumu hazırlayan etmenler aşırı doğurganlık, erken ve ileri yaşlardaki gebelikler, doğum öncesi doğum ve doğum sonrası yeterli bakım alamamadır.(6)
Dünya Sağlık Örgütü tanımına göre, “Anne Ölümü”, bir kadının gebelik süresince, doğumda veya gebeliğin sonlanmasından sonraki 42 gün içerisinde, gebeliğin süresine ve yerine bakılmaksızın gebelik durumunun ya da gebelik sürecini şiddetlendirdiği bir nedenden kaynaklanan ölümü olarak tanımlanmaktadır. 2005 yılında yapılan “Türkiye Ulusal Anne Ölümleri Çalışması” anne ölüm oranının yüz bin canlı doğumda 28,5 olduğunu ortaya koymuştur.(16)
Gelişmekte olan ülkeler de analık nedeniyle ölüm riski, gelişmiş ülkelere göre en az kırk misli fazladır.(11)

Anne ölüm oranı kırsal alanda yüz bin canlı doğumda 40,3 iken, kentsel alanlarda yüz bin canlı doğumda 20,7’dir. Tüm olumlu gelişmelere karşın, Türkiye’de anne ölüm oranı gelişmiş ülkelere kıyasla yüksektir. Anne ölüm oranı kentlere kıyasla kırsal alanlarda daha da yüksektir. Bu durumun nedenleri doğum öncesi bakım, sağlıklı koşullarda doğum, doğumda anne yaşı ve doğum sırası ile kadının statüsü ile ilgili göstergelerin kırsalda kentsel alanlara göre daha olumsuz durumda olmasıdır.

Politika belirleme süreçleri, kırsalda anne ölüm oranını düşürmeye odaklanmalıdır.(17)
Yani bu sonuçlar göstermektedir ki anne ölümleri önlemler alınırsa önlenebilir. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki erken ve ileri yaştaki gebelikler sık ve fazla doğumlar önlenebilse ve her gebenin doğum öncesi bakım alması sağlanabilse,her yıl dünyada milyonlarca çocuğun ve annenin hastalanmaları ve ölmeleri engellenebilecektir.(10)
Anne Ölümleri İçin Önlenebilir Nedenlerin Yüzde Dağılımı (2005)

Toplam %61,2

Hane Halkı /Toplumsal Faktörler
%36,2
Sağlık Hizmeti verenlerle ilgili faktörler
%13,7
Sağlık hizmetindeki donanımla ilgili faktörler
%2,1
Diğer risk faktörleri
%9,6

Kaynak: Ulusal Anne Ölümleri Çalışması, 2005.

Türkiye Üreme Sağlığı Programı çerçevesinde seçilmiş kırsal ve kentsel bölgelerde doğum öncesi bakım ve doğum hizmetlerinden yararlanmaya ilişkin sağlık algılama ve davranışlarını araştırmak amacıyla yürütülen “Sağlık Arama Davranışı Araştırması”nın (2007) temel bulgularına göre, gebelikte genel eğilim ciddi bir rahatsızlık olmadıkça herhangi bir sağlık kuruluşuna başvurmamaktır. Gebelerin doğum öncesi bakım almasını engelleyen başlıca etkenler; sağlık güvencesinin olmaması ve ekonomik nedenler, sağlık kuruluşunun uzak oluşu ve ulaşım zorluğu, eş ve eşin annesinden izin alma zorunluluğu, verilmekte olan doğum öncesi bakım hizmetlerinin yetersizliği, sağlık personelinin olumsuz davranışları, kadının okuma yazma bilmemesi gibi etkenlerdir. Araştırmanın diğer dikkat çekici bulguları ise, katılımcıların
ev ziyaretlerinden memnun kaldıklarını belirtmeleri ve doğum öncesi bakım hizmetlerinin ücretsiz olmasını önemsedikleri; ancak sağlık ocaklarında sunulan doğum öncesi bakım hizmetlerinin ücretsiz olduğu hakkında bilgi sahibi olmadıklarıdır.(16)
TNSA - 2003 sonuçları ülkede doğum öncesi bakim hizmetlerinden yararlanma konusunda
bölgeler ve yerleşim birimleri arasinda belirgin farkliliklar bulunduğunu göstermektedir.

DoguAnad olu’daki kadinlarin %39’u hiçbir dogum öncesi bakim hizmeti almazken Bati Anadolu’da bu oran %9’dur. Benzer sekilde, dogumlarin %40’i Dogu Anadolu’da saglik profesyoneli destegi olmaksizin ve %46’si saglik kurulusu disinda gerçeklesirken, Bati Anadolu’da dogumlarin sadece %4’ünde saglik personeli bulunmamakta ve yine yalnizda %8’i bir saglik kurulusu disinda gereçlestirilmektedir.

Diger taraftan gebelik ve dogum ile baglantili hastalik ve ölüm risklerinin en yüksek oldugu 20 yasin altinda ve 35 yasin üzerinde yapilan dogumlar, tüm dogumlarin %22’sini olusturmaktadir.(12)

2003 TNSA’a verilerine göre Türkiye’de doğumların %27’si 24 aydan kısa aralıklarla meydana gelmektedir.Bu sayı kırsal kesimde %36.5’e çıkmaktadır.Aynı araştırmaya göre 25-29 yaş grubundaki kadınların %38’i 20 yaşından önce anne olmuştur.Türkiye’de hastanelerde yapılan bir çalışmada anne ölümlerinin %62.3 nün mevcut koşullarda ,%24.2 sinin ileri koşullarda önleyebileceği ve Türkiye’de gebeliklerin %68’inde bir yada daha fazla risk faktörü olduğu belirtimiştir.(9)

TNSA-2003 sonuçlarina göre 15-49 yas grubu evli kadinlarin son bes yilda yapmis olduklari dogumlarin %14’ü daha sonra olmasi istenen, %20’si ise istenmemis dogumlardir. 15-49 yas grubu kadinlarda isteyerek düsük hizi 100 gebelikte 11,3 olarak saptanmistir.

Bu göstergeler ülkemizde istenmeyen gebelikler, istenmeyen gebelikler sonucu olan dogumlar ve isteyerek yapilan düsüklerin yaygin oldugunu göstermektedir. Türkiye’de gebeligi önleyici yöntem bilgisi son derece yaygin olmakla birlikte, gebeligi önleyici yöntem kullanimi modern yöntemler dikkate alindiginda bilgi ile paralellik göstermemektedir. Türkiye’de 15-49 yas arasi halen evli kadinlarin %71’i gebeligi önleyici bir yöntem kullanmaktadir. Ne var ki, bunun sadece %43’ü gebeligi önleyici modern yöntemleri içermektedir. Yöntem kullanimi ve modern yöntem kullanimi oranlari arasinda bölgeler ve yerlesim birimleri arasinda büyük farkliliklar ve hizmet açigi görülmektedir.(12)

Kadına Yönelik Şiddet

Şiddet günümüzün toplumlarının en önemli sorunlarından biridir.Toplum ve bireyler arasındaki ilişkiyi birinci elden oluşturan ve sosyal bir kurum olan ailede şiddetin oluşması sağlıklı toplum oluşturma hedefine ulaşmada ,aşılması gereken önemli bir engeldir.(14)

Kadına yönelik şiddet coğrafi sınır,ekonomik gelişmişlik ve öğretim düzeyine bakılmaksızın tüm dünyada ve kültürlerde son derece yaygın görülen bir olaydır.(18)

Gelişmiş ülkelerde yapılan çalışmalarda 1/3’ü ile 2/3’ünün eşi tarafından şiddete maruz kaldığı saptanmıştır.Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran daha yüksek olup %20-50 civarındadır.(19)

Türkiye’de kadına yönelik şiddet sıklığını Piar 1988’de %75,Aile İlişkileri Kurumu 1993’de %30 olarak bulmuştur.Türkiye’de yapılan çeşitli kesitsel çalışmalar, kadınların en az 1/3 ünün en az bir kere eşleri tarafıdan şiddete maruz kaldığını göstermektedir.(6)

Güler ve ark.’nın yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre;kadınların %40.7 si aile içi şiddete maruz kaldıklarını, bunların %91’i eşi ,%19.7 si eşinin yakınları tarafından şiddete maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.

Kadının şiddete bakış açısı yaşadığı toplumun kültürüne,mevcut yasal düzenlemelere ,kadının sosyo ekonomik ve eğitim düzeyine göre değişmektedir.(20)

Bu nedenle birçok toplumda kadına şiddet uygulaması kabul edilir bir davranış olarak algılanmakta ve evliliğin sıradan bir özelliği olarak görülmektedir.(21)

2003 TNSA’ya göre kadınların %39 u herhangi bir nedenle kocasının vurmasını haklı görmektedir.Kadının ,kocanın vurmasını haklı görme nedenlerinin başına’ karşılık verme‘
%29.1)gelirken diğer nedenler sırası ile lüzumsuz para harcama %27,çocuklarının bakımını ihmal %23 ve cinsel ilişkiyi reddetmedir %16.3.(6)

KAYNAKLAR
1.Akın A,Demirel S.Toplumsal cinsiyet kavramı ve sağlığa etkileri.C.Ü Tıp Fakültesi Dergisi 25(4)2003 Özel Eki.

2.Üşür,S.Kadının sorunu ve Türkiye’deki güncel boyutları,Kadın eğitim çalışanlarının sorunları sempozyumu,Eğitim-İş Sorunlar Öneriler Dizisi:1,(1993)

3. Bahsin, K., (2003), Toplumsal Cinsiyet, Kadınlarla Dayanışma Vakfı Yayınları,
İstanbul,

4. Bahsin, K., (2003), Ataerkil Sistem, Kadınlarla Dayanışma Vakfı Yayınları,
İstanbul,

5.Şafak,E.Kız kardeşim aynadaki suretim hep o ötelediğim, med-cezir kitabı,Metis yayıları,5.basım;Eylül(2005)

6)Taşkın, L.Uluslar Arası Sözleşmeler Işığında Kadının Durumu, C.Ü Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2004,8(2)

7.Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması(TNSA-2003)Hacettepe Üniversitesi IPS ve Makro İnternational İnc.,Ankara

8.T.C Devlet İstatistik Enstitüsü(2003)www.die.gov.tr

9.Akın A.(2001)Aile planlamasından üreme sağlığına geçiş. Aktüel Tıp Dergisi.6(1):4-8

10.Akın A,Biliker MA,Güçiz BDMıhçıokur S(2001)Türkiye’de anne ölümleri ve nedenler6(1):24-29

11.Fincancı,N.Sağlık alanında kadının sorunları,1.Ulusal Kadın Kongresi ,İstanbul,6-7Kasım (1991)

12.Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı, Sağlık Sektörü için Ulusal Stratejik Eylem Planı,( 2005-2015)

13.İlhan U.Kadın Evi,1.baskı, İstanbul Cep yayınları

14.Jensen MD,Bobak IM(1995)Maternity ana gynecologic care,3.baskı St Lousis,Toronto

15.UN department of public information,For Action and Being Declaration,Newyork(1996)

16.KSSGM(2008).Kadın ve Sağlık.T.C Başbakanlık Yayını

17. Ulusal Anne Ölümleri Çalışması, 2005.
18.Yurdakul M.Kadın İstismarı,şiddet ve hemşirelik.Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi1996;3(1):52-60

19.ICN.Nurses ,always there for you:United against violence,İnternational nurses day(2001)Anti-Violence Tool Kit.

20.Subaşı N,Akın A.Kadına yönelik şiddet; nedenleri ve sonuçları,toplumsal cinsiyet,kadın ve sağlık.Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi,Hacettepe Üniversitesi yayınları,2003.

21.Riitersberger Tılıç H.’Aile içi şiddet;bir sosyolojik yaklaşım’.20.yüzyılın sonunda kadınlar ve gelecek,Editor:Oya Çiftçi,Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü no:283,Ankara.1998
 
Makele okunma sayısı : 9830
Yazarın diğer yazıları
 
   
Yorumlar
Bu makaleye yorum yapılmamıştır.

Buraya tıklayarak ilk yorumu siz ekleyebilirsiniz..!

 Köşe Yazıları
   
Melek Kılıç
Çocuklarımızı Bulaşıcı Hastalıklardan Koruma Yolları
Uzm. Pedagog Belgin Temur
Dadı, Bakıcı Ve Bebek
Prof .Dr. Olcay Neyzi
Bebek Ve Çocuk Sağlığı
Tuğba Aygül
Anne Bak ‘’vapur‘’
Nesime Güzel
Kadın Sağlığı Toplumsal Cinsiyet Ve Şiddet
Filiz Şeker
Çocuk Dünyaya Geldiğinde Nelere Dikkat Edilmeli?
Asude Oflaz
Doğum Öncesi Eğitimlerin Önemi
Burada Yazmak İstermisiniz?
Burada Yazmak İstermisiniz?

Hemsire.gen.tr Damla İnsan Kaynakları Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ne bağlı bir sitedir. Damla İnsan Kaynakları Ltd. Şti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu, 19/04/2012 tarihli 100 sayılı izin belgesiyle faaliyet göstermektedir. 4904 sayılı Türkiye İş Kanunu gereğince iş arayanlardan menfaat sağlanması ve ücret alınması yasaktır.
İstanbul özel istihdam büroları derneği
Babysitter - Bakıcı - Bebek bakıcı - Bebek bakıcısı - Cam balkon - Çocuk bakıcısı arıyorum - Dadı rehberi - Dadınız - Çocuk bakıcısı - Danışmanlık rehberi - Danışmanlık şirketleri - Dans - İş İlanları, Eleman İlanları - Ev personeli - E-bakıcı - Evde bakım - Hamile - Hastabakıcı - Hemşire - Huzurevi - İmaj danışmanlık - Medyum- Organizasyon - Online dadı - Özel şoför - Sevgililer günü - Site ekle - Temizlikçi bayan - Temizlik - Yaşlı bakıcısı - Yatılı bakıcı - Yatılı eleman - Yatılı eleman - Yuva rehberi - Aile danışmanlığı - Doğum fotoğrafları - İstanbul temizlik şirketleri - Şengen vizesi - Otel - Tatil -